Fıkralar sorular bilgiler herşey burda!
  Hikayeler
 

Mavi Gözler

 


İlk doğduğu günden beri herkes onun gözlerine bakar, ‘ne güzel gözleri var’ derdi. Gerçekten de güzel bir kız çocuğuydu. Mavi gözleri, altın sarısı saçları ve sevimliliği gittiği her yerde herkesin dikkatini çekerdi. Her seferinde herkes onun mavi gözlerine imrenir, mavi gözlerle ilgili övücü sözler söylerlerdi. Annesi onu dizine yatırır, ‘mavi gözlüm’ diye severdi.

Günler geçtikçe kız mavi gözlerinin bir ayrıcalık olduğunu; güzelliğinin, kendisi ile ilgilenilmesinin sırrının mavi gözleri olduğunu keşfetti. Henüz üç-dört yaşlarında idi. Her arkadaşının göz rengine bir kusur buldu. Gözleri maviden başka olanlarla dalga geçiyor, onların gözlerini alaya alıyor ve en kötüsü gözlerinin maviliği ile büyükleniyordu.

Annesi çalışan bir kadındı, işe gittiğinde onu kreşe bırakıyordu. Çocuk anne sıcaklığını duyamamanın ezikliği ile sürekli ağlıyordu. Bakıcıları ne kadar iyi de olsalar annenin yerini tutamıyorlardı tabiî.

Günlerden bir gün yine annesi onu kreşe bırakıp işe gitti. Çocuk arkasından ağlamaya başladı. Bir türlü susmak bilmiyordu. Diğer çocuklar ve bakıcılar bundan rahatsız oluyordu. Bakıcılardan biri küçük kızın mavi gözlerinden dolayı kaprise girdiğini, onlarla övündüğünü biliyordu. Ağlayan kızın yanına geldi ve ona, ‘tatlım, eğer ağlarsan mavi gözlerin kahverengi olur’ dedi.

Dakikalardır ağlayan kız bir anda susuverdi. Bakıcının gözlerine bir daha baktı. Arkadaşlarının gözlerine bir daha baktı. Ayrıcalıklı olmanın mavi göz olduğunu yeniden hatırladı. Bakıcıya emin olmak için sordu:

- Gerçekten ağlarsam mavi gözlerim kahverengi mi olur?

- Evet, hem de sonsuza kadar.

Mavi gözlü kız ne zaman ağlamaya kalksa ona hep, ‘mavi gözlerinin kahverengi olacağı’ hatırlatıldı. Bu durumu annesine söylediklerinde annesi de bir kahkaha attı. Çocuk evde ağlamak istediğinde annesi, ‘ağlarsan mavi gözlerin kahverengi olur’ dedi.

Kısa bir zaman sonra bu durum çocukta bir saplantı oldu. Ve mavi gözlerini kaybetmemek için yıllarca ağlamadı. O ağlamadığı için herkes mutlu idi. Kreşteki bakıcılar o ağlamadığı için daha fazla kahkaha atmaya zaman buluyorlardı. Annesi o ağlamadığı için evdeki işlerini kolay yapıyor, makyajına daha fazla zaman ayırıyordu.

Yıllar geçip gitti, kız büyüdü, serpildi, mavi gözleri, sarı saçları ile güzel bir kız oldu. Artık yirmi yaşlarına gelmişti. O mavi gözlerinden, sarı saçlarından dolayı bütün gözler her zaman olduğu gibi ondaydı. Annesi onun bu güzelliği ile gurur duyuyordu.

Bir bahar sabahı uyandıklarında mavi gözlü kızın annesinin hasta olduğu anlaşıldı. Doktor doktor gezdirdiler, derdine bir türlü çare bulamadılar. Gitmedikleri doktor kalmadı. Kadın mavi gözlü kızının gözleri önünde eriyordu. Ama mavi gözlü kız annesinin bu durumuna üzülmesine rağmen gözlerinden bir damla yaş gelmiyordu.

Birgün mavi gözlü kızın babası bir komşularının tavsiyesi ile ermiş bir adama götürdü hasta kadını. Ermiş, kadına bakınca ‘bu derdin sadece bir çaresi var’ dedi. ‘Üç gün üç damla göz yaşı içecek. Dördüncü gün ayağa kalkacak’ dedi. Herkes sevindi. ‘Bundan kolay ne var’ dediler. ‘Birimiz ağlarız içiririz göz yaşımızı’ dediler. Ermiş, ‘kolay gibi görünüyor ama o kadar kolay değil, bu göz yaşı mavi gözlü olan kendi kızının gözyaşı olacak’ dedi.

Eve geldiklerinde mavi gözlü kızın gözyaşını istediler. Annesini çok seven mavi gözlü kız onu kurtarmak için ağlamak istedi günlerce, aylarca ama gözünden bir damla yaş gelmedi. Mavi gözlerini kaybetmemek için yıllardır ağlamamıştı. Bu sebepten ağlamayı unutmuştu.

Mavi gözlü kız bir türlü ağlayamıyor, günler geçtikçe annesi gözlerinin önünde eriyip gidiyordu. Topu topu üç damla yaş çıkaracaktı gözünden. Ama olmuyordu.

Bir gün günbatımında kadın kızını yanına çağırdı. Kızının dizine kafasını koydu. Açık pencereden batan güneşi görebiliyordu. Bir ‘ah’ çekti. ‘Ben ölürsem üzülme kızım. Suçlusu sen değilsin. Ben senin gözyaşlarını kurutarak kendi ölümümü kendim hazırladım. Ben öldükten sonra birgün ağlamanı dilerim’ dedi.

Kız annesinin bu sözlerinden o kadar duygulandı ki gözleri dolmuştu. Her an ağlayıp, annesini kurtarabilirdi. Biraz daha zorladı kendisini ve gözlerinden bir damla yaş süzülerek yanaklarından akmaya başladı. Yanaklarından süzülen damlalar annesinin dudaklarına düştüğünde dizinde soğuk bir bedenin varlığını hissetti sonra. Mavi gök yüzünü siyah bir örtü kaplamış, artık gün batmıştı.


                                                                                Ahmet Can HASDEMİR


Judo Kralı





Japonya'da bir çocuk 10 yaşlarindayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmis. Oysa çocuğun

büyük bir ideali varmış . Büyüyünce iyi bir judo ustasi olmak istiyormus. Sol kolunu kaybetmekle birlikte,
 
 bu hayali de yikilan çocugunun büyük bir depresyona girdigini gören babasi, Japonya'nin ünlü bir Judo
 
ustasina gidip yapilacak bir seyin olup olmadigini sormus..

Hoca:

-Getir çocugu ..bir bakalim, demis.

Ertesi gün baba-ogul varmislar hocanin yanina..

Hoca çocugu süzmüs ve

-Tamam demis..yarin esyalarini getir, çalismalara basliyoruz.

Ertesi gün çocuk geldiginde hocasi ona bir hareket göstermis ve bu hareketi çalis demis.

Çocuk bir hafta ayni hareketi çalismis..

Sonra hocasinin yanina gitmis. "Bu hareketi ögrendim baska hareket göstermeyecek misiniz?" diye sormus.
 
Hocanin cevabi:

Çalismaya devam et olmus...
 
2 ay,3 ay,6 ay derken çocuk okuldaki bir yilini doldurmus..
 
Çocuk bu bir yil boyunca hep o ayni hareketi tekrarlamis.

.Hocanin yanina tekrar gitmis:

-Hocam bir yildir ayni hareketi yapiyorum bana baska hareket göstermeyecek misiniz?

-Sen ayni hareketi çalis oglum . Zamani gelince yeni harekete geçeriz..

2 yil ,3 yil, 5 yil derken çocuk judodaki 10.yilini doldurmus.

Bir gün hocasi yanina gelip. .."Hazir ol ! " demis.. "Seni büyük turnuvaya yazdirdim.
 
Yarin maça çikacaksin!"..Delikanli sok olmus..

Hem sol kolu yok hem de judo da bildigi tek hareket var.

Ünlü judocularin katildigi turnuvada hiçbir sansinin olmayacagi düsünmüs ; ama hocasina

saygisindan ses çikarmamis...

Turnuvanin ilk günü delikanli ilk müsabakasina çikmis. Rakibine

bildigi tek hareketi yapmis ve kazanmis. Derken.. ikinci üçüncü maç....
 
çeyrek, yari final ve final...
 
Finalde delikanlinin karsisina ülkenin son on yilin yenilmeyen sampiyonu çikmis.

Tam bir üstat delikanli dayanamayip hocasinin yanina kosmus..

-Hocam hasbelkader buraya kadar geldik ama rakibime bir bakin

hele.. Bende ise bir kol eksik ve bildigim tekbir hareket var..bu kadar

bana yeter.. bari çikip ta rezil olmayayim izin verin turnuvadan çekileyim..

-Olmaz demis hocasi. Kendine güven,çik dövüs.

Yenilirsen de namusunla yenil.

Çaresiz çikmis müsabakaya. Maç baslamis.Delikanli yine bildigi o tek hareketi yapmis ve tak.!
 
Yenmis rakibini sampiyon olmus.
 
Kupayi aldiktan sonra hocasinin yanina kosmus:

-Hocam nasil oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildigim tek

bir hareket var. Nasil oldu da ben kazandim.?

-Bak oglum 10 yildir o hareketi çalisiyordun. O kadar çok çalistin ki ,
 
artik yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok.

Bu bir, ikincisi de o hareketin tek bir karsi hareketi vardir.

Onun için de rakibinin senin sol kolundan tutmasi gerekir.!

 

 
Bunu anlatan dostumuz bir de şunu ekledi:

İnsanlarin eksiklikleri bazen , ayni zamanda en güçlü taraflari olabilir: Ama yeter ki bu eksiklik kafalarinda olmasin...Şans her zaman sizin yanınızda olsun                           Arkadaşım........



                                                                                  Ahmet Can HASDEMİR




                     Evli bir çiftin ilk günki konuşmaları

Damat: Ah! Nihayet rüya gerçek oluyor!!
Gelin: Senden ayrılmamı ister misin?
Damat: Hayır! Bu lafı bir daha asla söyleme!
Gelin: Sen.. Bana aşıkmısın?
Damat: Taaaabiki.
Gelin: Beni terketmeyi düşünür müsün?
Damat: Tabiki hayır.
Gelin: Peki bana bir öpücük verir misin?
Damat: Evet hem yüzüne hem gözüne.
Gelin: Peki bana bir gün vuracakmısın?
Damat: Asla! Ben o tür erkeklerden değilim.
Gelin: Sana güvenebilir miyim?
Damat: Evet.
Gelin: AŞKIM.

Ve aradan bir sene geçtikten sonra yine aralarında aynı söyleşi döner..

(Aynı Metni aşağıdan yukarıya okuyun!)

KOMİKMİŞ DEĞİLMİ?=)=)=)




                                                                                    Ahmet Can HASDEMİR

 
  Bugün 1 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol